27 Haziran 2015 Cumartesi

Mantı



Benim gibi hamur işleriyle büyümüş bir çocuksanız elinizin hamura yatkın olmaması mümkün değil. Her ne kadar annem gibi ince ve tam yuvarlak hamurlar açamasam da yaşıma göre hiç de fena değilim diycem :P Şaka bi yana artık daha ince hamurlar açsam da hala şu yuvarlak hamur olayını çözmüş değilim. İlla kıyısından köşesinden hafif çıkıntılar çıkıyor.  Şekline fazla takılmamak gerek, önemli olan lezzetidir nasılsa diyorsanız, artık dışarıdan hazır mantı almalara son. Bol ve güvenilir kıymalı, şöle leziz bir mantı tarifi için annemin tarifinden buyrun:
İç harcı için:
  1. 200 gr kıyma
  2. 1 adet soğan
  3. Pulbiber, karabiber
  4. Nane
  5. Çok az da kekik
Hamuru içn:
  1. 1 adet yumurta
  2. Yeteri kadar un (Yukardaki iç malzemelerle 2 pazı mantı çıkıyor, hamur miktarını siz ayarlayabilirsiniz)
  3. Su ve tuz
Sosu için:
  1. Sarımsaklı yoğurt
  2. Sıvıyağ
  3. Salça
  4. Nane

Öncelikle hamurumuzu yoğuruyoruz. Üzerine nemli bir bez örtüp iç harcını hazırlıyoruz. Hamurlarımızı parçalara ayırarak her bir parçayı oklava ile açıyoruz.Oklavaya yapışmaması için ara ara üzerini unlayın.Ben 2 pazı mantı olacak kadar hamur yoğuruyorum, çoğu yemeğimi göz kararı yaptığımı söylemiştim. Açılan hamurlarımızı şeritler halinde uzunlamasına ve boylamasına keserek çok da Kayseri mantısında olduğu gibi küçücük kesmiyoruz. Ben klasik mantının aksine değişik bir şekil vermek istedim. Instagramda gördüğüm bir şekil çok hoşuma gitmişti, onun gibi yapmak istedim. Kesilen her kareye kıymalı harçtan koyuyoruz.







Ben bu şekil için kare hamuru önce ikiye katlayıp üçgen şekli elde ettim. Sonra da sivri kısmı kalacak şekilde diğer iki uçları birleştirdim.





Bu şekli ile balıklara benzediler :) Aslında gemiye benzemeleri gerekiyordu ancak bol malzemeli sevdiğimden şekli biraz kabarık oldu :)


Hazır olan mantılarımızın üstüne birbirine yapışmamaları için un serpiyoruz. İftara kadar bekleyecekleri için un şart. Pişirme vakti geldiğinde bir tencere su koyun ve kaynatın. İçine hamurlarımızı koyup pişirin, dikkat edin çok pirişip hamurlaşmasın, dağılmasın. Ara ara tadına bakın. Pişince suyunu süzün ve soğuk suyun altına tutun. Üzerine yoğurt dökün. Ocakta yağ ile salçayı bir güzel karıştırıp pişirin ve nane ekleyin. Salça kıvama gelince yoğurdun üstüne dökün. Afiyet olsun :)



25 Haziran 2015 Perşembe

Fırın Sütlaç





Ramazan sofralarınızı şenlendirecek fırın sütlaç tarifimiz için malzemelerimiz:

  1. Yarım su bardağını biraz geçecek kadar pirinç
  2. 1 lt süt
  3. 1 su bardağı şeker
  4. 1 paket vanilya
  5. Pirinç unu(1 küçük paket, yaklaşık 2-3  silkme çorba kaşığı kadar)

Sütlaç hazırlamak zor derler ama bana göre en kolay tatlılardan biri, öncelikle pirinçlerimizi yıkayıp çok az suda haşlıyoruz. Dikkat edin pirinçler tencereye yapışmasın suyu biterse azıcık daha su ilave edebilirsiniz. Ancak pirinçleri de çok pişirmeyin, lapa gibi olmasın. Diri kalsın. Azıcık haşladıktan sonra üzerine sütü ve şekeri ilave edip, bir güzel kaynatın. Kaynamaya başlayınca vanilyayı ilave edin  kısık ateşte kaynatmaya devam edin. Bir kasede pirinç ununu suyla karıştırın ki iyice özümsensin.Sonra bu karışımı da tencereye ilave edin. Pirinçleri pişene kadar kaynatın  ki bir kaşık yardımıyla pirinçlerin pişip pişmediğine bakabilirsiniz.

Pişmiş olan muhallebiyi kaselere dağıtın. Fırın kabınızın içini kaselerin yarısını geçecek kadar suyla doldurun ve kaseleri bu suyun içine koyun. Fırınınızın üst ızgara bölümünü açın ve üstü kızarana kadar pişirin. Bazıları sütlaca yumurta kırıyor, benim tarifimde yumurta yok. Yumurta olmadan da üstü kızarabiliyor bilginize. Afiyet olsun :) 

Ramazan Pidesi



Ramazan geldi hoş geldi, bize sıcacık pideler getirdi. Her gün gidip pide almak yerine, kendi pidenizi kendiniz yapmaya ne dersiniz. İşte ramazan pidesi tarifim, sıcacık poğaça tadında sizlerle:

  1. Un (Yarım kilo kadar)
  2. 1 paket kuru maya
  3. 1 tatlı kaşığı tuz
  4. 2 tatlı kaşığı şeker
  5. 1 su bardağı ılık süt
  6. Yarım çay bardağı sıvı yağ
  7. İsteğe bağlı 1 çay kaşığı mahlep
  8. 1 adet yumurta
  9. Susam ve çörek otu

Ilık sütte mayayı eritin, un, tuz, şeker, yağ ve mahlebi bir kaba koyup ortasını açın ve ortasına sütü dökün.Malzemeleri bir güzel karıştırın ve çok yumuşak bir hamur elde edin. 1 saat kadar hamuru mayalandırın. Mayalama işlemi bitince hamuru ikiye bölün. Bu tarifimizden 2 adet pide çıkıyor, siz isterseniz malzemelerin yarısını kullanarak 1 adet pide çıkarabilirsiniz.

Her hamuru oklava ya da merdane yardımıyla çok da ince olmayacak şekilde açın. Yumurtanın sarısını su ile sulandırarak hamurun üzerine sürün. Elinizle ya da bir tahta kaşıkla önce bir daire çizin ve dairenin ortasına tahta kaşık yardımıyla baklava dilimleri deseni çizin. Üzerine bolca susam ve çörek otu dökün. Yaklaşık 20-25 dk fırında pişirin. Afiyet olsun :)

24 Haziran 2015 Çarşamba

Son Zaman Alışverişlerim


Son zamanlarda minik bir alışveriş yapmış olabilirim.






Örgü yelek ve siyah bluz SATEEN  mağazasından. Bu markanın kıyafet ve modellerini beğeniyorum, kumaş kalitesi çok çok iyi olmasa da fiyatı bakımından oldukça cezbedici bence. 
Yelek 40 tl
Bluz 24 tl








Kadıköy'e gidilir de takı alınmadan dönülür mü. Kolyelerin her biri 10 tl, küpelerin her biri 3,5 tl. 
Herkese mutlu günler :)

22 Haziran 2015 Pazartesi

Dana Antrikot



Özel gün yemeklerine bayılırım, çünkü içinde mutlaka et vardır :) Şaka bir yana tam bir etkolik olarak Allah sonumuzu hayır etsin. Etsiz bir yaşam düşünemiyorum desem yeri. İlla sebzeler de dahil içinde bi et, kıyma, tavuk olcak.Sanki sadece sebze yesem doymuyorum. Neyse gelelim bugünkü tarifimize. Dana antrikot severler iyi bi antrikot nasıl pişirilir sizlerle paylaşacağım. Çok kolay bir tarif, hadi yapılışına  bakalım. 


Öncelikle etlerimizi alırken bir güzel  dövdürelim, ne kalın ne de ince olsun, kasaplar zaten onu çok güzel ayarlıyorlar.Bir de eti alırken yağlı olmasına, mermer gibi aralarında yağların olmasına dikkat edin, lezzetin göstergesidir.


Etlerimizi zeytinyağı, tuz, karabiber ve kekik ile bir güzel harmanlayıp dolapta 1 saat kadar bekletin.


Dinlenen etlerimizi dolaptan çıkaralım. Bir tavayı yağ koymadan iyice ısıtalım. Kızgın tavamıza etlerimizi koyalım ve arkalı önlü renkleri değişinceye kadar (yaklaşık 5 dk)  bekletelim. Bu işleme mühürleme diyoruz, yani pişirmeden sadece yüzlerini kızartıyoruz. Mühürlenen etlerimizi alıyoruz. Başka bir tavada zeytinyağında az miktarda bir un kavuruyoruz ve daha sonra 1 kaşık kadar salça ekliyoruz. Üstüne su ilave ederek salçalı bir sos hazırlıyoruz. Bu sos kaynamaya başlayınca  içine etlerimizi koyup kapağı  kapalı yaklaşık 15 dk kadar kısık ateşte pişiriyoruz. Etleriniz lokum gibi yumuşacık olacaktır. Diğer lezzetli bir et yemeği olan kuzu kol tarifi için buraya tıklayabilirsiniz. Afiyet olsun :)



21 Haziran 2015 Pazar

Barbunya





Barbunya en sevdiğim yemeklerden biridir. İster zeytinyağlı, içinde havuç, patates, ister kıymalı. İçeriği size kalmış, ama iyi bir barbunya için buyrun tarifimize:


  1. Barbunya
  2. 1 adet soğan
  3. 1 diş sarımsak
  4. Zeytinyağı
  5. Salça ya da domates sos
  6. Tuz, arzu ederseniz şeker
  7. Süslemek için maydonoz

Ben bu sefer barbunyayı zeytinyağlı yaptım, ancak içine ek herhangi bir şey koymadım, çünkü menümde garnitürlü bir yemek vardı. Barbunyaları önce 20 dk normal tencerede suda haşlıyoruz. Sonra yağda doğradığımız soğan ve sarımsakları kavuruyoruz, salçamızı ya da domates sosumuzu ilave ediyoruz. Barbunyalarımızı da ekleyip üstünü geçecek kadar su ilave ediyoruz. Tuz ve isterseniz 3 kesme şeker ekleyip (şeker miktarı size kalmış) su kaynayınca düdüklüde 30 dk pişiriyoruz.  Afiyet olsun :)

19 Haziran 2015 Cuma

Ağva Gezisi


Geçen haftasonu eşimle evlilik yıldönümümüzdü. Hep eşler süpriz yapacak değil ya bu kez süprizi hazırlayan bendim. Haftasonuna Ağva butik otellerden birinde eşimin arkadaşlarıyla birlikte 1 ay öncesinden rezervasyon yaptırdık. Eşim haftasonu Tekirdağ'a arkadaşlarımızla görüşmeye gideceğimizi sanıyordu, 1 ay çenemi tutmayı başardım ve süprizi çok şükür bozmadım. Genellikle sabırsız biri olarak söyleyiveririm, neyse ki çok şükür bu sefer böyle olmadı. Sabah dışarda güzel bir kahvaltının ardından Yandex dostum sağolsun yola koyulduk, rotayı o belirliyor sağolsun, gizli rota Ağva idi, eşim ise Tekirdağ sanıyordu. Tabi bir müddet sonra "hayatım biz yanlış gidiyoruz, Yandex bizi yanlış yola soktu" deyimleri başlasa da ben ısrarla hayır hayır doğru, kestirmeden gidiceğiz dememle yola devam ettik. Bir süre sonra köy yollarında ilerleken benzimizin çok çok ama çok az kalması sonucu nereye gittiğimizi söylemek zorunda kaldım. İyi ki söylemişim yoksa gerçekten köy yollarında benzinlik bulmak imkansızmış. Hatta bi 10 km geri gidip benzin almak zorunda kaldık, çünkü özellikle kestirmeden gidecek olanlara duyuru, köy yollarında ilerliyorsanız Ağva'ya kadar benzin yok söylemesi.


Neyse yine lafı çok uzattım, konuşasın tuttu :) Yer ayırttığımız otel Ağva Alesta Butik otel idi. Ben yaklaşık 5 sene evvel kız arkadaşlarımla gezmeye geldiğimde bu otelde kalmıştım. Çok memnum kaldığımdan yine aynı oteli tercih etmek istedim. İnternet sitesinden daha net fotolara ulaşabilirsiniz.





Otelimiz tam nehir kenarında hoş bi butik otel. Tamamen ahşaptan oluşuyor. Yemeklerimizi bu nehir kıyısındaki teras bölümünde yiyoruz.


Ücrete sabah kahvaltı ve akşam yemeği dahil, yemekler açık büfe, oldukça güzel ve lezzetli, aman aman bir çeşitlilik yok ama yeterli, Lezzetli de olduktan sonra gerisi önemli değil.



Otelin ücretsiz yunus bisikletinden de yararlabiliyorsunuz. Zaten nehir kıyısına gelip de bisiklete binmemek olmaz.


Otelin bir de güzel bir havuzu var. Akşama kadar kuş sesleri ve doğanın sessizliğinde güneşlenebilirsiniz.


Ha 5 senede değişiklik olmamış mı olmuş. Ahşap otel sonuçta çok bakım istiyor. 5 sene öncesine nazaran daha bakımsız buldum, konumu dizaynı aslında çok güzel ama biraz daha özen istiyor.Tabii ki beş yıldızlı oteller gibi beklentimiz yok, sonuçta butik otel.Ama daha tertipli düzenli ve bakımlı olabilir diye düşünüyorum.Odaları temiz her zamanki gibi.


Eskiden her cuma ve cumartesi canlı müzik vardı. Onu kaldırmışlar. Sadece burda değil, ben hatırlıyorum her yerde canlı müzik vardı, oteller yan yana olduğundan müzik sesleri birbirine girerdi. Şimdi ise hemen hemen her yerde canlı müzik kalkmış. Bir iki otelde çalıyordu. Çoğu misafir kafa dinlemek için geldiğinden şikayet etmişler, istememişler, huzurlu akşam vakitleri geçirmek istemişler. Bu duruma çok üzüldümse de canlı müzik yapan bir diğer otele gittik.(Kapım otel) Akşamları zaten çok seçenek yok, ya canlı müzik ya da sessiz sakin nehir kıyısında bir gece.



Otelimizin tek memnun olmadığım yani içeçeklerin ekstraya girmesiydi. Sabah çay ve kahve haricinde yemek yanlarına alınan her türlü içecek ücretliydi benden söylemesi.(su bile)


Otelden kısaca bahsettikten sonra gelelim Ağva'da ne yapılır ne edilir.Gerçekten huzur dolu bir haftasonu geçirmek istiyorsanız, mükemmel bir yer Ağva ya da Şile. Tercih size kalmış. Sessiz sakin, kalabalık olmayan, gelen misafirlerin de otelden ayrılmadığı bir yer Ağva. İstanbul'a da oldukça yakın 80-90 km. Yolları çok güzel, keyifli. Günübirlik de gezilecek bir yer, kalmak şart değil. 2 günden sonrası sıkıyor zaten, yapcak bi şey yok. Ama bir gece kalmanızı tavsiye ederim. Kalacaksanız eğer merkezdeki otelleri değil, nehir kıyısındaki otelleri tercih etmenizi tavsiye ederim. Çünkü merkez gerçekten çok sıkıcı. Denize gircem diyorsanız da merkezdeki  denizi çok güzel değil zaten söylemesi.

Nehir kıyısındaki otellerde kalcaksanız da mutlaka merkeze uğrayın derim. Bisiklet kiralayıp bir tur atabilir, merkezdeki nehir kıyısındaki balıkçılarda keyifli bir öğle yemeği yiyebilirsiniz. Balıkçıların fiyatları oldukça uygun. Ve mutlaka nehirde bir tekne turu ya da yunus turu yapmalısınız.



Merkezde bir de ufacık bir incik boncuk, hediyelik eşya, hatıra eşyalar satılan yer var.Ben direk takıcılara gömüldüm tabi. Doğal taşlardan yapılan bir takı tezgahında bu cicileri satın aldım.


Ağva'ya yakın bi 8 km uzaklıkta Kilimli Koyu diye çok güzel bir yer var. Kayalıkların olduğu bu yerde insanlar denize giriyor ve bu kayalıkların üstüne çıkarak orda güneşleniyorlar. Kumsalı çok iyi değil, yollar çamurlu ama deniz on numara.


Kilimli Koyunun denizi çok güzel, tertemiz. Ağva'ya gelip denize girmek istiyorsanız tek tercihin burası olduğunu söylediler. 


Biz denizin yakınına kadar gidip gördük pırıl pırıl olduğunu. Kayalıklardan atlayıp dalan çılgın gençlerde vardı. Çok zevkli görünüyordu. Biz denize girmek yerine tepede yer alan bir cafede oturup bi şeyler içerek manzarayı seyretmeyi tercih ettik.


Restoranın adını hatırlamıyorum ama şahane bir manzara. Kahvaltıya gelmeniz tavsiye olunur.







Ağva'da yunus gezintisi yaparken bir kaç foto çektim sizler için. Bu güzellikleri anlatmak olmuyor, gerçekten görmek gerek.


Çoğu otelin deniz bisikleti var zaten. Nehir bu bisikletlerle ve teknelerle dolu.Tavsiyem akşam serinliğinde binmeniz. Yoksa başınıza ciddi bir güneş geçebilir, fena çarpıyor sıcaklar.




O kadar güzel oteller var ki hepsini de beğeniyorsunuz. Ama biraz daha ayrıcalıklı, özel bir otel olsun istiyorsanız size tavsiye edebileceklerim arasında ;
Kapım otel ( otel sahipleri çok cici, samimi ve ilgili, güzel bir de canlı müzikleri var)
Greenline Guesthouse Otel (inanılmaz hoş, özel bir otel)
Acquaverde otel ( Medcezir disizi ve Bir istanbul masalı bu otelde çekilmiş)
Beyaz ev (biraz pahalı)
Gizemli nehir otel (sık sık grupanya da görebilirsiniz)





Dönüşte Şile'den sonra Saklıgöl diye bir yerin adını duyduk, oraya gitmeye karar verdik. Gidilmeye değer bulmadım açıkcası. Sıradan bir göl, etrafı insan kalabalığı. Ben böyle bir kalabalık görmedim, park edene kadar zaten canımız çıktı, yer bulana kadar da öyle. Ağva gibi bi yerden geldikten sonra da anlamsız geldi bana zaten. Buraya insanlar piknik yapmaya geliyorlar. Biz sessiz sakin bir yer sanıp gelmiştik, mangalsız sakın gelmeyin derin. Etlerinizi dışardan getiriyorsunuz, ancak mangalı pahalı bir şekilde de kiralayabilirsiniz. Üstelik masalar da 30 tl gibi pahalı bir fiyata kiralanıyor. Yok masa istemem derseniz yer de de örtünüzü serip mangalınızı yapabilirsiniz tabii.



Bizim gibi bilmeyenler, eli boş gelenler için de bir tanecik büyük bir restoran var. İnanılmaz pahalı, yer bulmak mümkün değil, çok bekliyorsunuz ve garsonlar sizinle ilgilenecek zaman bulamıyorlar. Nitekim zar zor bi yer bulduktan sonra  garsonlar uzunn bir süre yanımıza gelmedi, biz de zaten oturmaya değmeyeceğine karar verip kalktık ve yollara düştük. 



Saklıgöl de böyle bir yer işte. Piknik yapmak istiyorum derseniz gidebilirsiniz. Bizim Ağva gezimiz böyleydi.
Umarım yararlı olmuştur yazılarım size. Yolu düşenler için  söylüyorum benim de böyle bir rehberim olsaydı söz dinlerdim heralde :p Daha güzel tatiller sizlerin olsun, öpüyorum yazımı sonuna kadar bıkmadan usanmadan okuyanları. Hoşçakalın :)


16 Haziran 2015 Salı

Son Zamanlarda



Kızlarrr son zamanlarda yazamadığım her şeyi biriktirdim, şu sıralar tarifler üzerine yoğunlaştım biliyorum ama biraz da güncemden bahsetmek istiyorum. Fotolarla uzun bir yazı olacak sanırım, haydi çayınızı kahvenizi alın, bi taraftan yudumlarken bir taraftan da hayatımın ufak bir parçasına göz atın. Yine alışveriş, moda, kozmetik, tarif ve gezilerle birlikte bir yolculuk yapacağız :)

Bu güzel resimlerle başlayalım. Pendik te keşfettiğim bu şirin cafeden bahsetmek istiyorum. Cafenin adı London Cafe. İçerisni tam anlamıyla bir Londra havasında dizayn etmişler. Size bu güzel blog yazısını bu şirin cafeden yazıyorum. Burazı 3 katlı bir yer, her katı ayrı bir dizayna sahip.Şu an teras katındayım, diğer katların fotosunu çekmeden yukarı çıktım. Çıkışta çekerim ve bir başka postta yayınlarım inşallah.



Yemekleri ayrı bir leziz. Tek kelimeyle muhteşem. Tabklar dolu dolu geliyor ve fiyatlar oldukça makul. Personel son derece güler yüzlü. Üstelik yemek sonrası kahve ikramında bulunuyorlar. Kahvaltıları da leziz görünüyor. Ayrı bir gün uğramak lazım.



Teras katı sanki ormanlık bir alana bakıyor gibi, insana huzur veriyor. Mekan eşyalarının çoğu sanırım IKEA dan alınmış, çok şirin. Şimdi diceksiniz amma da övdün. Gerçekten güzel bir yer, evet uzun uzun anlattım çünkü bu benim ilk mekan yazım. Daha önce mekan yazıları paylaşımında bulunmadım. Ama düşündüm ki gittiğim yerlerden bahsetmek, anlatmak hem insanlar için faydalı bir bilgi olur hem de gördüğüm yerleri anlatmak bana zevk verir. Bundan sonra hepsini fırsat  yazamasam da daha çok mekan yazıları paylaşımlarında bulunacağım. Özellikle çok beğendiğim yerleri. Çok yakında bir Ağva gezisi yazısıyla da sizlerle olacağım.





Gelelim son zaman kozmetik alışverişlerime. Çok fazla kozmetik alışverişinde bulunmadım, sadece ihtiyacıma yönelik olanları aldım.







Güzel bir  highlights ve kapatıcıya ihtiyacım vardı. Wet n Wild bu konuda dörtlü bir çalışma yapmış, bir kaç blog arkadaşımın bloğunda görmüştüm. Oldukça beğendiklerini yazmışlardı. Gratis de denk gelince ben de aldım, fiyatı sanırım 15 Tl idi ama indirimli miydi değil miydi hatırlamıyorum. İçinde aydınlatıcı ve üç farklı kapatıcı var. Yeşil olan sivilce lekeleri için, pek kullanmıyorum.Sürdüğümde yeşil rengini kaybetmesi için bayağı bir uğraşıyorum. Açık ve koyu renkli iki kapatıcı var, açık renkli olanı göz altları için ideal. Ama içlerinden en çok kullandığım ve çok beğendiğim aydınlatıcı olanı. Tek kelimeyle mükemmel ötesi. O kadar aydınlatıcı kullandım, bunun kadar başarılı olanı görmedim. Göz altlarıma ve göz pınarlarıma uyguluyorum, Çok fazla sürmemek gerek, zira gündüzleri bile belli olurken, bir gece Sezen Aksu konserinde karanlıkta hortlak gibi gezdim söylemesi.


Tendeki duruşları böyle. Tek eksi yanı benim için parmak uçlarıyla sürülüyor olması. Keşke bir fırçası olsa içinde :(



Clinique pudram yine bitti.:( Dibini çoktan gördüm, bir indirim varken hemen alıyım dedim. Her zamanki gibi Boyner yollarına düştüm. Genelde pudramı dahil kozmetikleri Boyner online alışveriş sitesinden alırım. İndirim çekleri olunca ya da belli bir alışveriş üstü hediye para puan verince netten alışveriş daha mantıklı geliyor. Ama bu sefer pudra numaramı değiştirmek ve rengi denemek için mağazadan aldım.Bir ton açık pudra denemek istiyorum artık. Kozmetikde ikinci ürüne %40 indirim vardı. Pudra sanırım 115 tl idi. Ne kadar memnun olduğumu buradan okuyabilirsiniz.



İndirimden yararlanmak için yine ihtiyacım olan bir ürün aradım. Düzenli olarak sivilcelerim yüzünden her ay cilt bakımı yaptırıyorum. Güzellik uzmanı alnımda güneş lekeleri oluşmaya başladığını söylediğinde şok oldum. Bi de aynaya baktım ki gerçekten dikkatli baktığımda siyah lekeler oluştuğunu gördüm. Daha önce hiç güneş lekesi görmemiştim. Lekelerin daha da belirgin olmaması için hayatımda hiç kullanmadığım güneş kremlerine başlama vaktinin gelmiş olduğunu düşündüm. Yağlı bir cildim olduğundan hiç kreme ihtiyaç duymazdım. Artık yazları güneş kremi kullanacağım. Bu konuda en iyi krem hangisi bilmediğimden artık onu da deneye deneye göreceğim. İlk güneş kremimi Clarins olarak tercih ettim. Çünkü Boyner güzel bir indirim yapmış, 50 ml  lik kremler 75 tlye düşmüş. E bir de ikinci ürüne ek %40 indirim olunca bana 40 tlye geldi. Yapış yapış bir his yok, kokusu güzel, şimdilik memnunum. Yararlı mı değil mi zamanla göreceğiz onu da.




Gelelim diğer alışverişlere.Kısa kısa geçmek istersem;



Ayakkabılar elbiselerin ve tulumların altına aradığım türden bantlı bir ayakkabıydı. Nasıl bir şey aradığımı bildiğimden ve bu model son zamanlarda yine ön planda olduğundan ilk girdiğim mağazadan aldım. Bambi de 90 tl.


Pantolon Bershka, Bluz Dilvin. Pantolona çamaşır suyu değmiş gibi leke görünümü verilmiş, normal bel, tayt paça, inanılmaz rahat. Belinizi sıkmıyor böylelikle göbüşünüz fırlamıyor :) Fiyatı 60 tl. Bluz ise son zamanlarda oldukça moda. Bu sene omzu düşük, krep ve şile bezi kumaşlar revaçta. Bence çok hoş görünüyorlar. Beyaz renkte olanlar daha güzel bence. Sanırım bu sene beyaz aşığı oldum. Her aldığım giysi beyaz renk.Bluz 40 tl.



Kot gömlekler de tahtını koruyanlardan. Kot markalarında oldukça pahalı fiyatlarda iken ben Kotondan bu kot gömleği 25 tlye aldım :)


Ve vazgeçilmezim pijamalar. Bi tanesi çoktan giyildi, yıkandı, kuruyo bile. 5 tane şortlu takım pijamayı Trendyol dan 100 tl ye aldım, markasını hatırlamıyorum ama Trendyol da sık sık indirime giren bi iç giyim markası. Kumaşları da oldukça kaliteli ve çok rahatlar.

Alışverişlerim bu kadar. Gelelim hediyelerime :) Son zamanlarda birazcık hediye almış olabilirim ve birazcık değillll çoooookkkk mutlu olmuş olabilirim. Hadi göz atalım ;)


Bu şamdanlara bayıldımmmmm. Arkadaşım teee Tekirdağ lardan almış gelmiş. Masamın üstüne çok yakışmıştı ancak temizliğe gelen kadın yanlışlıkla düşürüp en büyüğünü kırınca iki tane kaldılar :( Şimdi etrafa bakınıyorum aynısı var mı diye, bulursam tekli olarak satın alıcam. Çünkü üçlü takım olarak daha hoş duruyordu, bir de arkadaşımın hediyesi olunca daha bi üzücü tabi. İkili olarak masamdan sehpaya doğru yerini aldı.



İlk defa pembe orkidem oldu. :) Çok fazla çiçek bakamıyorum hatta aramızda kalsın birisi eşimin bana doğum günü hediyesi olan iki beyaz orkide çoktan kurudu da çöpteki yerini aldı. Sulamayı unutuyorum :( Eşim çok kırıldı çok üzüldüm ama söz bu hediye gelen orkideye gözüm gibi bakacağım ve benim de artık çiçeklerim  olacak :)



Bu mavi tşörtte yine hediye. Marka Mango.


Beyaz bluz Zara ve yine hediye. Dantel detaylarına bittim.


Beyaz tek omuz bluz Pull And Bear ve yine hediye :)


Bu ikili takım tuluma bittim resmen. Marka H&M . Bol paça, etnik desenli ve çok rahat. Yazın vazgeçilmezim olacak ve yine arkadaşımdan hediye. Markalarını yazıyorum ki beğenirseniz siz de alın :)



 Veeee uzun bir yazının ardından geldik sonuna. 
Bu pazartesi evlilik yıldönümümüzdü. Eşime balkonda güzel bir yemek hazırladım. Menüye bakalım ;)










Tarifler bu hafta içinde geliyor. Siz de eşinize güzel ve leziz bir menü hazırlamak isterseniz yazılarımı kaçırmayın. Umarım sıkılmamışsınızdır, biraz uzun bir yazı oldu.Kahveniz, çayınız bittiyse hadi yenisini doldurun, sevgiyle kalın :)